Yahu ne kadar çok şeyi yanlış biliyormuşum böyle, yanlış bildiklerimin doğruları karşıma çıktıkça @cbabdullahgul moduna girip girip duruyorum.
Bak mesela gördün mü la anyayı konya’yı sözünü kullanırdım şimdiye kadar. Oysa ne anyası? Ne Konya’sı arkadaşım. Tamamen element uydurmuşuz bir tarafımızdan gidiyor.
O sözün doğrusu Hanya’yı Konya’yı görmek… mi??
O da değil arkadaşım. Şimdi Hanya dediğimiz yer Girit Adası’nda bulunan bir liman kenti.
Konya dediğimiz yer ise biliyorsun işte fanatik muhafazakar güzide bir ilimiz. Pide filan.
Ne alakası var demek gerekmez mi? Gerekir! O zaman diyelim hadi hep beraber.
Ne alakası var Hanya ile Konya’nın?
Yok zaten öyle bir şey. Osmanlı döneminde Girit Adası’nın fethi esnasında Hanya tarafından giriliyor adaya. Adada karşılarına ilk olarak Gonya (gönye-köşe) Manastırı çıkıyor. Tabi o dönem askerlerin aralarında neler yaşandı, ne gibi bir durum oluştu bilemiyoruz, bir sürü şehir efsanesi var ortada dolaşan. Kimisi Hanya içlerine ulaşmak için önce Gonya Manastırı önünden geçilmesi gerektiğinden bahsediyor. Kimisi bölgede çok kanlı bir çarpışmanın gerçekleştiğinden bahsediyor. Kimi sürgün vs. ihtimallerden bahsediyor.
Dediğim gibi neler yaşandı pek bilinmiyor. İlber Ortaylı’nın son kitabında bahsettiği gibi tarihi yazmak konusunda ne kadar rezil bir noktada olduğumuz aradan yüzyıllar sonra böyle böyle şeylerle daha net ortaya çıkıyor. Okumadıysanız; İmparatorluğun Son Nefesi kitabını öneririm.
Velhasılı sözün doğrusu Hanya’yı Gonya’yı görmek olacak. Tabi artık en seksi yayınevlerimizde bile Gonya; Konya olarak geçtiği için garip karşılanacak ama biz hatayı sürdürmeyip doğrusu ile devam edelim derim. Konya’nın konumuzla bir alakası yok, kendisini alkışlarla yerine alıyoruz.
—
Bitmiyor abi, bir kez girdik madem @cbabdullahgul moduna devam edelim. Ben de arada unutuyorum öğrendiklerimi, buraya yazmam kendim için de hatırlatıcı olacak.
Ana gibi yar, bağdat gibi diyar olmaz atasözünü de çok kullanırız hepimiz. Anne başka ya, anne çok güzel, anne bir tane :***** sözcüklerinden sonra gelir muhtemelen. Olaya çok içerlenmiş babalar cephesinden de temelsiz bir uydurma gelir genellikle Ana gibi yar baba gibi diyar olmaz şeklinde. Sonra birileri hıyar mıyar der tabi de bizim tasvip ettiğimiz bir söz değil kendileri. :D
Hıyar mıyar deyince tabi konu bi cıvıdı, bi seviyesi düştü farkındayım ama birazdan anlatacaklarımla yeniden Hanya Gonya etkisi yaratacağım, az sabır! :)
Şimdi bu atasözümüzü ele alırken Anne ve Bağdat ilişkisinden yola çıkacağız.
Neden Bağdat?
Neden anne?
Neden ikisi aynı atasözünün içinde kullanılmış?
Birilerinin bu soruyu sormasının zamanın geldi de geçiyor bile! O zaman biz soruyoruz!
Ne alakası var Anne ile Bağdat’ın?
Yok, onun da yok işte. Fotoğrafını bulamadım bir türlü ama orada bahsedilen şey canımız ciğerimiz annemiz değil Bağdat yakınlarında Ane adındaki bir yar. Yar derken o anlamda değil, uçurum anlamında. Ane gibi uçurum Bağdat gibi şehir olmaz gibi düşün. Sırf benzediği için alakasızca uydurulmuş, uydurulmakla kalmamış TDK bile kabul etmiş.
Yine de biz doğrusunu öğrenip o anlamda kullanalım.
Ane gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz.
—
Bir tane de geçen gün Tahir ile konuşurken öğrendim. Yazışırken dalgınlıkla dananın kuyruğu yarın kesilecek dedim. Tahir de düzeltti, kopacak o olm diye. Adam ailecek bilgi yarışmasından çıkmıyor ki kardeşim, o düzeltmeyecek de ben mi düzelteceğim. :D
Merak ettim tabi üzerinde kısa süre de olsa durunca. Neymiş bu deyim, nereden geliyormuş diye.
.. ve şu soruyu sordum kendi kendime. :D
Ne alakası var dananın kuyruğunun kopması filan?
Rivayete göre Osmanlı döneminde sürekli rüşvetle iş gören bir kadı (hakim) varmış. Çok önemli bir dava gündeme gelmiş ve dava öncesi taraflardan biri kadı efendiye güzel bir dana hediye etmiş. Tabi diğer taraf altta kalır mı o da bir dana yapıştırmış. Ne olacak şimdi? İki tarafta danasını getirdiğine göre ortaya adilce bir karar çıkması gerekiyor. Tabi bizim kadımız çok alışık olmadığı için böyle bir duruma iki danayı kuyruklarından birbirine bağlıyor.
İki danaya da aynı anda iğne batırılıyor. Çözüm ise şu; hangi dananın kuyruğu koparsa o suçludur. Tabi rivayet bu, kopuyor danalardan birinin kuyruğu, kendilerince adaleti sağlamış oluyorlar sözüm ona filan. Yani benim edindiğim bilgi bu yönde, çok saçma geldi, böyle bir şeyin yaşanmış olabileceğine ihtimal vermiyorum ama belki kulaktan kulağa aktarılan hikaye gibi bir şey olup dile yerleşmiş olabilir.
Velhasıl dananın kuyruğunun kopması mevzusunun temeli bu şekilde deniliyor.
Nasıl kuzucuklar pırıl pırıl olduk mu biraz?