Kategoriler
Edebiyat

Hafıza Sarayı – Loci Yöntemi

Sherlock’u izlediniz mi? Bak izlemediyseniz gerçekten çok büyük bir keyiften mahrum kalıyorsunuz demektir. Bana göre popüler diziler arasında en iyi ilk 5’in içine girmeyi kesinlikle hak ediyor. Sırf Benedict Cumberbatch’a olan sadakatimden dolayı film olan Sherlock’u izlemedim, muhtemelen de izlemeyeceğim. Dizinin tüm sezonları biter bitmez, çabuk gaza gelen mizacımdan ötürü derhal en iyi çeviriye sahip setin siparişini verdim. Bilirsiniz, kitapların en güzel yanı; zihninizde okuduğunuz kitabı adeta bir film izler gibi canlandırır, karakterleri betimlemelere göre hayal eder, mekanları az çok kafanızda yerleştirir, yönetmen koltuğuna oturup kendi filminizi çekersiniz. Öyledir yani, iyi bir yazarın romanını okuyorsanız hissettiğiniz şey budur. El emeği göz nuru filminizin kıymeti elbette daha bir fazladır, hatta önce kitabını okuyup sonra filme giden insanlar genelde diğer insanlara göre daha az beğenirler, sebebi kendi dünyalarında o filmden daha iyilerini hayal edebilmiş olmalarıdır. Her neyse, ilk önce diziyi izlememdendir diye düşünüyorum ki; (övünmek gibi olmasın ben de herkes gibi kendi iç dünyamda bir Stanley Kubrick, bir Christopher Nolan sayılırım, kendimden başka kimse izlemediği için her yıl Oscar ödülünü kendime veriyorum) ben kendi zihnimde daha iyisini hayal edemedim. Dizi mükemmel! Enfes! Abartmıyorum! Yeter! Övmelere doyamadım!




Dizide beni en çok etkileyen şeylerden biri de Sherlock’un hafıza sarayına gidip geçmişteki minicik detayları bulup, olayları çözmek için kullanmasıydı. Gerçek olabilir mi acaba diye araştırdığımda, müspet sonuçlara ulaştım. Gerçekten böyle bir yöntem varmış, kullananlar, bu yöntemi öğrendikten sonra hayatı değişen insanlar bile varmış. Yanlış anlaşılmasın, ben öyle yoga yapıp, çakra açan tiplerden değilim, üzerinize afiyet kütük gibi biri sayılırım, zaten insan gibi çalışmıyorum, hangi ara düşeyim böyle spritüalist şeylerin peşine.

Deneyeyim yahu dedim, çünkü mantıklı geldi bana. Beyin dediğimiz yapı sinirlerden oluşuyor. Birbirine bağlı dokular filan, biz beyin dediğimizde aklımıza ilk soyut bir şey geliyor olsa da bildiğin et, sinir, kan vs. sonuçta. Kontrol edebilmek illa ki mümkündür dedim.

Hafıza Sarayı Yöntemi Nasıl Kullanılır?

Şimdi olay şu; ahir ömrünüzde gözünüz kapalı ezbere bildiğiniz bir alan muhakkak vardır. Kendi eviniz, okulunuz, ofisiniz, en kötü arabanız. Mükemmel derecede iyi bildiğiniz bir alana ihtiyacımız var. Sonrasında ise hatırlamak istediğiniz şeyleri bu çok iyi bildiğimiz yere koyuyoruz. Nasıl koyuyoruz? Hayal ediyoruz. Hayalinizde odanızdan içeri giriyorsunuz, kapının sağında duvar var, sol tarafta masa, onun ötesinde kitaplık duruyor, masanın çekmecesini açıyorsunuz, oraya üzeride 19 Ağustos 1989 yazılı bir pasta dilimi koyuyorsunuz ve çekmeceyi kapatıyorsunuz. Anlatabildim mi bilmiyorum. Zihninizde dolaşabileceğiniz bu çok iyi bildiğiniz alana ilgili bilgiyi bırakıyorsunuz. Eğer hatırlamak isterseniz yeniden odadan içeri giriyorsunuz ve çekmeceyi açıyorsunuz. Pasta orada duruyor, üzerinde 19 Ağustos 1989 yazıyor. Ne bu? Tuğçe’nin doğum günü.

Mevzu böyle bir şey, biraz yoğunlaşırsanız kesinlikle başarabilirsiniz. Çünkü ben başardım ama öyle aptal saptal bir şeyi attım ki hafızama, sıçayım böyle belleğin içine dedim! İşe yarayacak diye düşünürken, saçma sapan bir şey oldu çıktı.

Ben işten eve dönerken park yeri çok zor buluyorum, şöyle anlatayım, işten eve gelmem yol açıksa 10 dakika, park yeri bulmam 20 dakika! Öyle bir keşmekeş, ömrümden ömür alıyor lanet olay. Bir de öyle garip yerlere bırakıyorum ki arabayı, her sabah lan akşam nereye park etmiştim ben diye düşünüyorum. Hani Issız Adam filminin son sahnesinde adam önce sola gidiyor, sonra sağa gidiyor filan. Ben de komşulara aynı garip sahneyi izletiyorum. :) Bir sola bakıyorum, marketin önünde miydi ya acaba, yok dur sağlık ocağının orada olabilir belki, ya aşağı mı bırakmıştım acaba filan derken çıldırıp otabanda koşarak işe gidesim geliyor.

Ne yaptım? Hafıza Sarayı hakkında araştırma yaptığım gece, yahu neyi hatırlasam iyi olur diye düşünüp “arabayı bıraktığım yer” cevabını buldum. O gece arabayı börekçinin önüne bırakmıştım. Şimdilerde olmayan ama eskiden uzun bir süre odamda yer kaplayan bilgisayar masamın çekmecesine küt(kürt, sade artık her neyse börek milliyetçiliği yapmaya gerek yok) böreği ve arabanın anahtarını koydum. Sonra odadan çıktım, tekrar girdim, çekmeceyi açtım, börek ve anahtar oradaydı. Geceden o kadar çok düşündüğüm için sabah arabanın yerini bulmakta hiç zorlanmadım. Hafıza sarayına ihtiyaç kalmadı yani, yalnız sistem çalışıyor onu görmüş oldum!

Ben arabanın börekçinin önünde olduğunu 1 aydır hatırlıyorum, ve salak gibi arabanın yerini her hatırlamadığımda neredeydi diye düşünüp, alıp başımı börekçiye doğruuuuu uzuuuun uzun yürüyüşler gerçekleştiriyorum. gsdfgşd Ahhaa şaka, yalnız araba neredeydi diye düşündüğümde aklıma ilk börekçi geliyor. Bu lanet bilgiyi silemiyorum. Ne zaman börekçiyi görsem çekmece geliyor aklıma asdafd

Siz tabi benim gibi saçma sapan bir deneme yerine faydalı şeyler için bu yöntemi kullanın derim. Eğer sarayınızdan bir şeylerin silinebilmesi hakkında bilgi edinirseniz, benimle de paylaşmayı ihmal etmeyin. :)

Bu arada benimki aşırı basit bir denemeydi. Çok iyi kurgulanmış bir arşivleme sistemiyle hafızasına tapılacak bir insan haline dönüşebilirsiniz. Düşünsene koskoca bir kütüphanenin tüm raflarında ayrı ayrı kategorilendirilerek yerleştirilmiş bilgileri kullanabildiğini?

_

Ahhh Sherlock’tan o kadar bahsettim, favori sahnemi eklemezsem olmazdı. Buyursunlar.